İbrahim Sadri

Aldırma reis
Ben aşkı satın aldım
Buyur usta
Geriye dönen adam
Memleketim

GERİYE DÖNEN ADAM

Yağmur yağıyordu
Benim saçalarımda kırağılar vardı
Onun omzuna konmuş bir gül

Kapıyı açtım
Elinde eski bir bavul
Yüzünde daha eski bir hikaye
Geldim dedi, geldim işte

Sana kendimi getirdim
Belki unutmuşsundur
Birlikte söylediğimiz şarkıları getirdim
Birkaç gömlek bir pijama altı
Tuttuğum notları
Serin volta boylarında adımları sayıp susuşlarımı
Elimle büyüttüğüm nazlı bir menekşeyi
Gökyüzüne verdiğim dualarımı
Çakmağımı sigaramı tabakamı
Ve kitaplarımı getirdim
Döndüm dedi, döndüm işte

İçeri girdi, aksıyordu ayağı
Oysa nasıl da akardı bayrak gibi önümüzde
Nasıl da oynardı saçları rüzgarı bulanda
Bir ceylan gibi nasıl da koşardı

Ayağın, dedim
İçerde, dedi
Bir bakır tas bıraktım
Bir kehribar tesbih
Birkaç kitap
Bir kaç iyi arkadaş
Tüketilmiş bir ceza
Ve bir ayak
Güldü sonra
Dedemin yemen çölünde bıraktığı ayağı
Ben içeride bıraktım,
Kurban olsun ikimizinki de, memlekete

Oturduk
uzun uzun baktık birbirimize
Onüçyıl sonra yeniden karşı karşıya
Bir deli gençliği
Bİrlikte düşürmüştük yollara
Bir yüreğimiz vardı, onu koymuştuk ortaya
Ben başımı onun omzuna yaslardım
O tale'al bedrü okurdu kulağıma
Ben bazı geceler oturup ağlardım
O dua ederdi hepimizin adına

Bir sonbahar akşamı ayrılmıştık
Caddelerde arabalar akıyordu
YAğmur yağıyordu
Babalar
Ekmekleri saklamış ceketlerinin altına
Korkuyla evlerine koşuyordu
Düdükler ötüyordu, sirenler çalıyordu
Şehri kimler çalıyordu
oysa biz onunla
Yüreğimizi koymuştuk ortaya

Arkasından baktım
Elinde bir bavul
Cebinde ikimizin yüreği
Şifadan ayrılık rahmetten yoksulluk
Şenolasın mapusluk!

KAldır gözlerini yerden, dedi
Onüç yıl dediğin ne ki?
Bana mektup yaz
Bir menekşe resmi yap
Ve bir gül göder anama
Kaldır gözlerini yerden, dedi
Onüçyıl dediğin ne ki?

Yürüdü Yusuf
Yanıp sönen mavi ışıklar düştü gölgesine
Onüçyıl bekleyecektim
Onüçyıl
Kavuşmak için
Cebinde rehin götürdüğü gençliğime